Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Bazen yalnızca bir nefes alarak, hayatın basit güzelliklerini hissederek, bütün bir ömrü kucaklamak gerekirmiş. Her şey olduğu gibi, tam ve eksik... Hem de en güzel haliyle....
Güneş develerin gölgesiyle oynayıp durdu..Sürünün ayak izleri çöl kumlarında yitip gitti...
Her şeyin bir hikmet taşıdığını düşündüm; Her karşılaştığım insan, her adım attığım yol, her tevafuk – hepsi birbirine bağlı, görünmeyen iplerle bağlanmış gibi. Bilirim ki her şey, bir nizamın parçasıdır, ve her şey,bir irade doğrultusunda ilerler.. Bütün kainat bir vazife üstlenmiş gibi hareket eder. Her an, her olan biten, bir başka dönemeç ve sır barındırır içinde. İnsan, içindeki o cezbeyi takip ederek bir yolculuğa çıkar, ama çoğu zaman o yolun nereye varacağını bilemez..Bazen bilmek değil, sadece yürümek gerekir..Çünkü kader, bir fesat değil, bir imtihandır. Her anın bize sunduğu nimet ve belâ bir arada gelir, biz de onlarla şekilleniriz...
Bazen kalbinin sesini duyabilmek için dünyayı biraz susturman gerekiyor.Her şeyin bir zamanı var. Bunu kabul ettiğimde, dünya daha yumuşak, daha nazik oluyor...
Her şey, içinde bir zarafete sahip. Her şeyin en güzeli, bir tek kalpteki sadelikte saklı. İnsan ne kadar basit şeylerle mutlu olabileceğinin farkında olsa keşke..? 
Ya içimdeki ses, bir gün susarsa.? Ben ne olurum.?  Gerçekten..kim olurum..?🍁
Kendine bile yalan söyleyen bir insandan..Sana karşı dürüst olmasını nasıl bekleyebilirsin kii..?
Bazen diyorum ki, belki de kaybolmak, sadece bir yön bulma arayışı değil. Belki de kaybolduğumda, aslında kaybolmam gereken her şeyin son bulmasını kabul ediyorum. Bir yandan korkutuyor, evet, ama bir yandan da rahatlatıyor. Çünkü belki de bu belirsizlik, hayatın en derin gerçeğidir...Kim bilir..
Bir zamanlar, insanlar arasında bir zarar görmek, bir acı duymak dahi, gönül yorgunluğuna sebep olurken, şimdi bakıyorum da, kimse başkalarının ruhunu görmüyor bile. Herkes yalnızca kendi arzusunu izliyor, bencillik ve kibir tüm kalpleri örtüyor. Kimse artık birbirine saygısızlık etmenin ruhundaki yarayı fark etmiyor. Kırılgan olan kalplerin bu saygısızlıkla ne kadar derinden sarsıldığını, ne kadar bozulduğunu anlamıyor. Ve ben, geçmişin derinliklerinden bir sitem ediyorum. Nerede o eski saygı? Nerede o eski hürmet? Nerede o zarafet dolu üslup?  Zamanın her yönüyle insana en yüce değeri veren o gönül duygusu nereye kayboldu..?

Sükun..

Gözlerimi kapattım, içimdeki denize daldım. Her dalgayı, her sesi, her boşluğu hissettim. Ve o an fark ettim… Dua, sadece dilek değil, bir niyet olmalı. O niyet, yalnızca dışarıya doğru değil, içime doğru da olmalı. Çünkü bir insan, ne zaman kendi kalbini arzuladığı huzura doğru yönlendirirse, etrafındaki dünyayı da iyileştirir. Dua sadece bir kelime değildi hem, bir kalp çığlığıydı..Yüreğimden semaya yükselen bir çığlık..Usulca bir fısıltı döküldü dudaklarımdan "Beni içimden iyileştir, dünya da iyileşsin" Nefesimden rüzgara karıştı dileğim.. Sessizce arşa taşındı...
Resim
Her iki âlem arasında sıkışmış gibiyim; ne tamamen dünyaya aitim, ne de tam bir semâ yolcusuyum....
Ama kaderin de bir oyunu vardı; zaman her şeyin en güzel serüveniydi. O bekleyiş, mürşid gibi bir rehber, derviş gibi de sabırlı olmayı öğretiyordu...
Peki, huzurla dolu bir evin noksan olduğunu kim iddia edebilir...?🌸
Bazen küçük şeyler bile büyük anlamlar taşır. Birine gülümsemek, zor bir gününde ona destek olmak, sadece yanında olmak... Bunlar, aslında insan olmanın özüdür..Sonuçta, iyi bir insan olmak, dünyayı değiştirecek büyük adımlar atmakla ilgili değil. Küçük ama anlamlı adımlarla, sevgi ve saygıyı her an hissederek yaşamakla ilgilidir. Bu da insanın içindeki iyiliği bulup, her yerde ve her durumda yansıtabilmesidir.
Düşünüyorum da, bence;  İnsanlar arasında en büyük haksızlık, birinin içsel dünyasını yok saymaktır. Herkesin bir yolu, bir hikâyesi, bir yükü vardır. Saygısızlık, bu yolu görmezden gelmek, bir başkasının acılarını, zaaflarını ya da mutluluklarını alaya almaktır. Oysa ki, her insan bir aynadır; ne kadar saygı gösterirsek, o kadar kendimize de saygı gösteriyoruz demektir...
Bir noktada, fark ettim ki: Nazik olmak, sadece başkalarına “evet” demek değil, bazen de onlara “hayır” diyebilme cesaretidir...
İnsan, zamanla anlıyor ki, hayatın asıl değeri; ne kadar çok kazandığın, ne kadar başardığın değil, başkalarına ne kadar dokunduğunla ölçülür...🌼 Kişi zamanla, hayatındaki her küçük fedakârlığın değerini daha çok anlar hale geliyor. Bazen, birinin yüzüne bir gülümseme yerleştirmek, birinin kalbinde sıcak bir iz bırakmak, hayatta hiç bir şeyle değişmek istemeyeceğin bir huzuru yerleştiriyor insanın yüreğine.. Işte dünyaları verseler değişmeyeceğim bir hiss...🌼
Geçmişleri çalınan, varı yoğu ellerinden alınan kıtanın masum çocukları küçük şeylerle bile mutlu olabiliyor...
Ne zaman tek başına kalsa dağların ardındaki hayatı düşünür.. Gizlice yaptığı duaların, rüzgarla savrulup bulutlara karıştığına inanır... Saatler hızlıca geçip gider ve gün nihayete erer...🌼
Sonra şöyle dedi;  "Ağır ağır hareket etsen de fark etmez, sadece zamana sadık kal yeter" haklıydı...

Biraz içsel

Son zamanlarda, her şeyin derininde bir ağırlık var. Bedenen değil, ruhsal olarak… Sanki yıllardır biriktirdiğim her acı, her kayıp, her hayal kırıklığı birikmiş de bir noktada tıkanmış gibi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almak istesem de, içimdeki huzursuzluk bir türlü gitmiyor. Bir yanda dünya dönmeye devam ederken, ben bir noktada durduğumu hissediyorum. Her şeyin hızla geçtiği bir çağda, ben bir yerde kaybolmuş gibiyim. Ne ileriye gidebiliyorum, ne geri dönebiliyorum. Sadece orada, bir yerde, donmuş gibiyim...🍁

Hâmuşân..

Hava kararıp herkes hanesine çekildiğinde, savaşın getirdiği acılar tazelenir...🍂 Karanlık şehri örttüğünde, gün boyu gizlenen acılar göğe ulaşır.. Işte ondandır havadaki bu hüzün kokusu...🍂 Geceye bir armağan... (Aytekin Ataş=Var Git Ölüm 🎶)