Mazi, bir kuytuda bekleyen eski bir hüzün gibi, Gönlümde anılardan bir devrin gölgesi. Her anı, bir zamanın yankısı, Ve her yankı, bir kaybolmuş sevdanın sesi. Gör ki, geçmiş, bir nehir gibi akar, Yalnızca izleri kalır, suyu silinir, Her anı bir yel gibi savrulur. Ey mazinin arif gönlü, sen ki benden uzağa düşen yılları tutarsın, Bende her şey seninle eski, her şey seninle kırık. Harflerin gölgesinde, sararmış bir hâtıra gibi, Efsus olmuş yollar, düşlere hapsolmuş bakışlar… Her adımda bir zaman, her zaman bir kayıp, Ve ben kaybolan her zamanla büyürüm. Her düşünce, bir felsefe değil, Bir aşkın ellerinde hapsolmuş bir sözdür. Bilir misin, geçmişin derin kuytularında Bir kimlik var, ama kimse hatırlamaz. Ve her unutulan, bir masumiyettir, Her hatırlanan ise, yavaşça yitirilen bir sevdaya dönüşür. Ey yıllar, siz ki bana ait olsanız da, Beni sadece yoklukla sarmışsınız. Ne vardır ki mazide, Bir bakış, bir gülüş, Bir de ben, o eski ben, Ama ne kadar kaybolsam da, Bir başka ben daha vardır, ...