Kayıtlar

Eylül, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Hayatı boyunca bir şeylere adım atarken veya bir şey hakkında karar alırken kendi olmaktan çekindi..Kararlarından,isteklerinden veya bir şeylere adım atmaktan..Bu şeylerle hemhal olduğunda sanki vücudu ve beyni dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyordu çoğu zaman..Neyin endişesini hissediyordu,neyin korkusu yada eleştirisi vardı içinde bilmiyordu..Tek bildiği kendinde varolan,yada kendini gösteren bu hissi hiç sevmediğiydi.. Kontrol altına alamıyordu onu..En yorucu olanı da buydu sanırım...Bazen haftalarca günlerce yaşama dair olan herşeyle irtibatını kestiğini kimse bilmiyordu.. Yemiyordu , içmiyordu, konuşmuyordu.. Hissettiği herneyse sadece yoğun bir gerginlik veriyordu ona.. Hevesini alıyordu ondan. Kendinden yoruluyordu.. Bir insan herşeyi yanlış yapıyor gibi hissedebilir miydi..? Yada bir insana,bu sürekli hissettirilebilir miydi..?
Korkma Kalbim  Allah büyük....

🥀

Hangisine yüreğimi dertlendirsem bilemedim.. Ağlamak geliyor içimden çokça..Bir yeşilin dibinde saatlerce oturup susarak dertleşmek istiyorum sadece.. Çünkü artık içimdeki birikinti taşmaya niyetlenir halde.. Heves ettiğim herşey hevessizleştiğini haykırıyor..En çok da buna ağlamak istiyorum.. 

Güzel Bakmak Üzerine Bir Hâlce Düşünce..✨

Bazen kendi kendime sorarım: Acaba gördüğüm şeyler mi çirkin, yoksa ben mi güzel bakmayı unuttum? Zira insanın gözü neyle doluysa, nazarı da ona meyli olur. Kalbimde gam varsa, bahar dalı da bana kederli görünür; içim ferahsa, kuru bir taşın üstünde bile nebat yeşerir gibi gelir. Ne vakit içim sıkılsa, kendime şöyle derim: "Ey gönlüm… Belki de çirkin olan dünya değil, senin bakışındır. Temizle şu gözünün perdesini. Yıka kalbini biraz sabırla, biraz şükürle. Bak, o zaman ne güzel görünür her şey." Zira nazar, yalnızca gözden ibaret değildir. Kalpten süzülür bakışlar. Kalbi bulanık olanın nazarı da puslu olur. İnsan, kendi iç âleminden sızanı dışa taşır. Bu yüzden önce içeride güzeli bulmalı ki dışarıya da güzel akabilesin. Ben bazen bir çocuğun gülüşünde huzur buluyorum; bazen sokakta yürüyen yaşlı bir amcanın bastonuna tutunuşunda. Her şeyde bir hikmet var aslında; lakin görmek için acele etmemek, dikkatle bakmak lâzım. Ve belki de en mühimi: güzel görmek niyetinde olmak... Ş...
Ol kimse ki, garîb-i rûzigâr idi. Ne kendine yâr, ne dünyâya târâf idi. Bir yol tutmuş, nereye gittiğin bilmeyip, yürür idi. Bir gece vakti, yıldızlar susmuş, rüzgâr dahi ağlar hâlde… İçinden bir sadâ koptu; nefsine değil, kalbine doğru döküldü: > “N’olaki bu yolun âhiri bilmem, Amma bilirim, yürümekle mes’ûlüm, varmakla değil…”

Kendi Sesimle Kaldım..

Gürültüden uzaklaştıkça, kendi sesimle kalıyorum. Ne fazlasını istiyorum artık, ne de eksik olanı tamamlamaya çalışıyorum. Her şey yerli yerinde olmasa da, her şey olması gerektiği gibi. Belki hâlâ bazı şeyleri sindiremedim… Ama sindirmeye çalışmıyorum da. Sadece kabul ediyorum. Olduğu gibi. Olduğum gibi. Gün geliyor susuyorum, gün geliyor düşünüyorum ama acelem yok. Bir şey olmak gibi bir derdim de kalmadı. Artık bir şey olmaya değil, kendim kalmaya çalışıyorum. Hayat çok konuşuyor ama ben sustukça daha iyi anlıyorum. Bazen eksik kalmak, tamamlanmaktan daha iyidir. Bazen yarım hissetmek, içi boş bir tamlıktan daha gerçektir. Kendime yük olmadan yaşıyorum artık. Kendimi taşımanın ne kadar hafif hissettirdiğini yeni yeni anlıyorum. Ne kimsenin onayına ihtiyacım var, Ne de her şeyi çözmeye… Çünkü her şeyi çözmek gerekmiyor. Bazen sadece fark etmek yeterli. Bir şeylerin içinden geçtim evet. Ama “acı çektim” diye bir pankart taşımıyorum. Geçti işte. Gitti. Kaldıysa da, kendiyle barışık kal...
Ağyârın nazarında sıradan bir âdem idi. Lâkin kendi nezdinde, yitik bir kul… mahv içinde, rikkat içinde, tevekkül içinde...

🇵🇸

Gazze, bugün yalnızca bir şehir değil; iradenin, inancın ve direnişin adı haline gelmiştir. On yıllardır süren abluka, bombalar, saldırılar, ekonomik ve psikolojik kuşatma… Bunların hiçbiri bu halkın sırtını yere getirmedi. Çünkü mesele sadece bir coğrafya değil, bir kimlik meselesidir. Bir halkın var olma hakkıdır. Gazze, “varım” deme biçimidir. Evet, elektriksiz bırakıldığında da, limanı kapatıldığında da, okulları hedef alındığında da bu halk geri çekilmedi. Çünkü bu halk bilir: Toprak, ancak sahip çıkarsan senindir. Susarak değil, durarak; boyun eğerek değil, direnerek korunur. Bu duruş, silahla değil, hakla ayakta durmanın göstergesidir. Gazze'nin çocukları, gençleri, kadınları, yaşlıları – her biri bu büyük direncin parçasıdır. Çünkü işgalin en büyük korkusu, silahlı değil bilinçli bir halktır. Ve Gazze, işte o bilinci taşıyor. Dünyanın unuttuğu, medyanın kararttığı, uluslararası sistemin görmezden geldiği bir yerde, hâlâ dimdik duran bir halk var. Eğilmiyor, vazgeçmiyor, yor...
Uzun uzun oturdu seccadesinin başında.. Gözlerinde içli bir bakışla.. Bekledi öylece,diyecek bir şeyinin olmamasindan değildi sessizliği.. Ağzını açtığında dolup dolup geliyordu hüznü, boğazına bilezik gibi diziliyordu sözleri.. Tek tesellisi sessizliğini bile anlayan bir Rabbinin olmasıydı.. Sahi ya başka ne teselli ederdi onu..
Sessizce fısıldıyorum kalbime: “Her şey tam Allah’ın dilediği gibi olacak. Ve O’nun dilediği, her zaman en hayırlısıdır.”

Biriciğime..✨

Ya Rabbi… Kalbimi sana açıyorum, en saklı köşelerine kadar… Bildiğimi sandığım yanlarımı, unuttuğum özümü, görmezden geldiklerimi sana getiriyorum. Beni benden daha iyi bilene sığınıyorum. İçimde kırılmış ama tam da orada, sevgiye susamış yanlarım var. Kırgınlıklarımı affa, eksikliklerimi kabule, yalnızlığımı derin bir bağa dönüştür bana... Yorgun kalbimi senin huzurunda dinlendirmek istiyorum. Beni acele ettiklerimden koru. Henüz zamanı gelmeyen kapılara sabır ver bana. Olmayışın da bir lütuf olduğunu anlamayı öğret. Ve olan her şeyde senin şefkatini görebilecek bir gönül nasip et. Kendime merhamet etmeyi, geçmişimi kucaklamayı, hatalarımdan utanmadan öğrenmeyi nasip et. Daha iyi bir ben olmak için mücadele ederken, kendime düşman olmamayı öğret. Beni olduğum gibi kabul edecek insanlar çıkar karşıma. Samimi dostlar, temiz niyetli kalpler, gözleriyle bile iyi gelenler olsun çevremde. Ve ben de kimsenin yükü olmayayım, kimseyi de yük etmeyeyim kendime. Kalbimde iyi şeyler biriktireyim… ...
Ey canım, Sükûnetle dinle şimdi kalbini… Yaralı düşlerin, kırık hayallerin içinde açan nazenin bir gonca gibi sabretmektesin. Her bir sancı, her bir hasret, seni seni yapan kıymetli taşlardır. Hepsiyle ağır ağır ördün varlığının o nadide kubbesini; her harcında Rabbimin hikmeti saklıdır. Unutma ki, asıl büyüklük sabırda, tevekkülde gizlidir. Ne çok defa yıkıldın, ne çok defa Rabbine yönelip dua ettin. Bu dünyanın çetinliği değil mi seni böyle kavi kılan? Ve işte o kavi duruşun içinde saklı o eşsiz teslimiyet… Kalbini keder değil, Allah’ın rahmetiyle sarmala. Çünkü en gerçek dost, sana merhamet eden Rabbin ve senin kendin olmandır. Gözyaşların, O’nun hikmetiyle anlam bulur; yorgunluğun, O’nun inayetinin müjdecisidir. Bugün, hiç kimseye anlatamadığın o sessiz çığlıklar arasında, kendi kendine bir ferman ver: “Kendi yolumda, Allah’ın izniyle yürümeye devam edeceğim. Düşsem de kalkacağım, yorulsam da O’na teslim olacağım. Çünkü ben, kendi kahrımdan doğan bir kahraman değilim; O’nun rahmeti...