15:51
Seccadesinin başına geçmişti yine. Dizleri hafifçe kıvrılmış, elleri usulca kucağında duruyordu. Konuşmadı, ağlamadı, istemedi de… Sadece oturdu.
Ama ben bilirim onu. O böyle sessiz kaldığında, içi en çok konuşan hâliydi.
Yüzünde bir ağırlık yoktu. Hüzün de değildi tam. Daha çok kabullenmiş gibiydi. Bazen kırılıp da kimseye belli etmeyen insanlar olur ya, öyle işte. Ne güldüğünde abartır, ne ağladığında dağıtır ortalığı. Hep dengede durur gibi… Ama içi biraz dalgalıdır.
Bir şeylerin biteceğini değil, bir şeylerin değişeceğini bekliyordu sanki. Umudu azalmamıştı. Sadece acele etmeyi bırakmış gibiydi.
Bazı insanlar kendini kalabalıklarda arar, o ise yalnızlıkta buluyordu. Sessizlik onun için korkutucu değildi. Hatta en çok orada rahattı belki de. Çünkü o anlarda kimse bir şey sormaz, kimse dokunmaz, kimse çözmeye çalışmazdı.
Ve belki de en çok o zaman anlaşılırdı.
Ben onu öylece otururken gördüğümde, “İyi ki böyle kalmayı da öğrenmiş,” dedim içimden. Her şeye rağmen kendine zarifçe tutunan insanlara hayran kalmamak zor. O da onlardandı.
Yorumlar
Yorum Gönder