Kayıtlar

Bana dünyanın en güzel hissi ne demek diye sorsanız.  Yüreğime dokunan  bir insanın önceliği olmak derdim.. Sevdiğiniz bir insanın önceliği olduğunuzu hissetmek çok özeldir çünkü..

15:51

Seccadesinin başına geçmişti yine. Dizleri hafifçe kıvrılmış, elleri usulca kucağında duruyordu. Konuşmadı, ağlamadı, istemedi de… Sadece oturdu. Ama ben bilirim onu. O böyle sessiz kaldığında, içi en çok konuşan hâliydi. Yüzünde bir ağırlık yoktu. Hüzün de değildi tam. Daha çok kabullenmiş gibiydi. Bazen kırılıp da kimseye belli etmeyen insanlar olur ya, öyle işte. Ne güldüğünde abartır, ne ağladığında dağıtır ortalığı. Hep dengede durur gibi… Ama içi biraz dalgalıdır. Bir şeylerin biteceğini değil, bir şeylerin değişeceğini bekliyordu sanki. Umudu azalmamıştı. Sadece acele etmeyi bırakmış gibiydi. Bazı insanlar kendini kalabalıklarda arar, o ise yalnızlıkta buluyordu. Sessizlik onun için korkutucu değildi. Hatta en çok orada rahattı belki de. Çünkü o anlarda kimse bir şey sormaz, kimse dokunmaz, kimse çözmeye çalışmazdı. Ve belki de en çok o zaman anlaşılırdı. Ben onu öylece otururken gördüğümde, “İyi ki böyle kalmayı da öğrenmiş,” dedim içimden. Her şeye rağmen kendine zarifçe tutun...
Zaman da başka bir mesele. Geceleri uyanıp, kaybolan saatleri izlerken, Bir ömrün nasıl bu kadar hızla geçebileceğini sorguluyorum. Her geçen dakika, beni biraz daha alıp götürüyor, Ama ben hâlâ geri dönülecek bir yer arıyorum...
Sevdiğim insanlar bana kızdığında veya bağırdığında ,hala bir yetişkin olmadığımı,ve bir köşeye saklanarak gözlerden uzak içimdeki çocuğu teselli ettiğimi farkettim... Ve onun gönlünü almak, bazen günlerce sürdü...

🇵🇸

Her sabah yeni bir yıkımla uyanır; lakin umut, küllerin içinden yeniden doğar. Yetimler ağlasa da anneler ellerini semâya kaldırmaktan geri durmaz. Yiğitler düşse de arkasından başka yiğitler yürür. Zira Gazze'de düşmek, tükenmek demek değildir; yeniden kalkmak, yeniden yürümektir.

Şiirimsi..

O latîf demler ki, Ne pâyitaht ister, ne servet-i dünyâ… Yalnız tekrar ister, Yalnız âvâz ister dilde, Ki her söylenişte, Bir nebze daha kök salar yâdigâr-ı huzur. Ey sergerdân rûh, unutma: Saadet bir kere gelmez, Tekrârla vücûda gelir, Her demde, her nefeste, Her visâlde bir daha doğar. Görmez misin gül-i bahârı, Her sene yine çıkar, yine kokar; Neden olmasın gönlün bahârı da Her sabah bir gülşen gibi uyanmasın? Gel, o halde, Yâri yine sev, Dosta yine kelâm et, Çocuğa yine gül, Ve hayâti her seferde yeniden alkışla…
Hayatı boyunca bir şeylere adım atarken veya bir şey hakkında karar alırken kendi olmaktan çekindi..Kararlarından,isteklerinden veya bir şeylere adım atmaktan..Bu şeylerle hemhal olduğunda sanki vücudu ve beyni dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyordu çoğu zaman..Neyin endişesini hissediyordu,neyin korkusu yada eleştirisi vardı içinde bilmiyordu..Tek bildiği kendinde varolan,yada kendini gösteren bu hissi hiç sevmediğiydi.. Kontrol altına alamıyordu onu..En yorucu olanı da buydu sanırım...Bazen haftalarca günlerce yaşama dair olan herşeyle irtibatını kestiğini kimse bilmiyordu.. Yemiyordu , içmiyordu, konuşmuyordu.. Hissettiği herneyse sadece yoğun bir gerginlik veriyordu ona.. Hevesini alıyordu ondan. Kendinden yoruluyordu.. Bir insan herşeyi yanlış yapıyor gibi hissedebilir miydi..? Yada bir insana,bu sürekli hissettirilebilir miydi..?
Korkma Kalbim  Allah büyük....

🥀

Hangisine yüreğimi dertlendirsem bilemedim.. Ağlamak geliyor içimden çokça..Bir yeşilin dibinde saatlerce oturup susarak dertleşmek istiyorum sadece.. Çünkü artık içimdeki birikinti taşmaya niyetlenir halde.. Heves ettiğim herşey hevessizleştiğini haykırıyor..En çok da buna ağlamak istiyorum.. 

Güzel Bakmak Üzerine Bir Hâlce Düşünce..✨

Bazen kendi kendime sorarım: Acaba gördüğüm şeyler mi çirkin, yoksa ben mi güzel bakmayı unuttum? Zira insanın gözü neyle doluysa, nazarı da ona meyli olur. Kalbimde gam varsa, bahar dalı da bana kederli görünür; içim ferahsa, kuru bir taşın üstünde bile nebat yeşerir gibi gelir. Ne vakit içim sıkılsa, kendime şöyle derim: "Ey gönlüm… Belki de çirkin olan dünya değil, senin bakışındır. Temizle şu gözünün perdesini. Yıka kalbini biraz sabırla, biraz şükürle. Bak, o zaman ne güzel görünür her şey." Zira nazar, yalnızca gözden ibaret değildir. Kalpten süzülür bakışlar. Kalbi bulanık olanın nazarı da puslu olur. İnsan, kendi iç âleminden sızanı dışa taşır. Bu yüzden önce içeride güzeli bulmalı ki dışarıya da güzel akabilesin. Ben bazen bir çocuğun gülüşünde huzur buluyorum; bazen sokakta yürüyen yaşlı bir amcanın bastonuna tutunuşunda. Her şeyde bir hikmet var aslında; lakin görmek için acele etmemek, dikkatle bakmak lâzım. Ve belki de en mühimi: güzel görmek niyetinde olmak... Ş...
Ol kimse ki, garîb-i rûzigâr idi. Ne kendine yâr, ne dünyâya târâf idi. Bir yol tutmuş, nereye gittiğin bilmeyip, yürür idi. Bir gece vakti, yıldızlar susmuş, rüzgâr dahi ağlar hâlde… İçinden bir sadâ koptu; nefsine değil, kalbine doğru döküldü: > “N’olaki bu yolun âhiri bilmem, Amma bilirim, yürümekle mes’ûlüm, varmakla değil…”

Kendi Sesimle Kaldım..

Gürültüden uzaklaştıkça, kendi sesimle kalıyorum. Ne fazlasını istiyorum artık, ne de eksik olanı tamamlamaya çalışıyorum. Her şey yerli yerinde olmasa da, her şey olması gerektiği gibi. Belki hâlâ bazı şeyleri sindiremedim… Ama sindirmeye çalışmıyorum da. Sadece kabul ediyorum. Olduğu gibi. Olduğum gibi. Gün geliyor susuyorum, gün geliyor düşünüyorum ama acelem yok. Bir şey olmak gibi bir derdim de kalmadı. Artık bir şey olmaya değil, kendim kalmaya çalışıyorum. Hayat çok konuşuyor ama ben sustukça daha iyi anlıyorum. Bazen eksik kalmak, tamamlanmaktan daha iyidir. Bazen yarım hissetmek, içi boş bir tamlıktan daha gerçektir. Kendime yük olmadan yaşıyorum artık. Kendimi taşımanın ne kadar hafif hissettirdiğini yeni yeni anlıyorum. Ne kimsenin onayına ihtiyacım var, Ne de her şeyi çözmeye… Çünkü her şeyi çözmek gerekmiyor. Bazen sadece fark etmek yeterli. Bir şeylerin içinden geçtim evet. Ama “acı çektim” diye bir pankart taşımıyorum. Geçti işte. Gitti. Kaldıysa da, kendiyle barışık kal...
Ağyârın nazarında sıradan bir âdem idi. Lâkin kendi nezdinde, yitik bir kul… mahv içinde, rikkat içinde, tevekkül içinde...

🇵🇸

Gazze, bugün yalnızca bir şehir değil; iradenin, inancın ve direnişin adı haline gelmiştir. On yıllardır süren abluka, bombalar, saldırılar, ekonomik ve psikolojik kuşatma… Bunların hiçbiri bu halkın sırtını yere getirmedi. Çünkü mesele sadece bir coğrafya değil, bir kimlik meselesidir. Bir halkın var olma hakkıdır. Gazze, “varım” deme biçimidir. Evet, elektriksiz bırakıldığında da, limanı kapatıldığında da, okulları hedef alındığında da bu halk geri çekilmedi. Çünkü bu halk bilir: Toprak, ancak sahip çıkarsan senindir. Susarak değil, durarak; boyun eğerek değil, direnerek korunur. Bu duruş, silahla değil, hakla ayakta durmanın göstergesidir. Gazze'nin çocukları, gençleri, kadınları, yaşlıları – her biri bu büyük direncin parçasıdır. Çünkü işgalin en büyük korkusu, silahlı değil bilinçli bir halktır. Ve Gazze, işte o bilinci taşıyor. Dünyanın unuttuğu, medyanın kararttığı, uluslararası sistemin görmezden geldiği bir yerde, hâlâ dimdik duran bir halk var. Eğilmiyor, vazgeçmiyor, yor...
Uzun uzun oturdu seccadesinin başında.. Gözlerinde içli bir bakışla.. Bekledi öylece,diyecek bir şeyinin olmamasindan değildi sessizliği.. Ağzını açtığında dolup dolup geliyordu hüznü, boğazına bilezik gibi diziliyordu sözleri.. Tek tesellisi sessizliğini bile anlayan bir Rabbinin olmasıydı.. Sahi ya başka ne teselli ederdi onu..
Sessizce fısıldıyorum kalbime: “Her şey tam Allah’ın dilediği gibi olacak. Ve O’nun dilediği, her zaman en hayırlısıdır.”

Biriciğime..✨

Ya Rabbi… Kalbimi sana açıyorum, en saklı köşelerine kadar… Bildiğimi sandığım yanlarımı, unuttuğum özümü, görmezden geldiklerimi sana getiriyorum. Beni benden daha iyi bilene sığınıyorum. İçimde kırılmış ama tam da orada, sevgiye susamış yanlarım var. Kırgınlıklarımı affa, eksikliklerimi kabule, yalnızlığımı derin bir bağa dönüştür bana... Yorgun kalbimi senin huzurunda dinlendirmek istiyorum. Beni acele ettiklerimden koru. Henüz zamanı gelmeyen kapılara sabır ver bana. Olmayışın da bir lütuf olduğunu anlamayı öğret. Ve olan her şeyde senin şefkatini görebilecek bir gönül nasip et. Kendime merhamet etmeyi, geçmişimi kucaklamayı, hatalarımdan utanmadan öğrenmeyi nasip et. Daha iyi bir ben olmak için mücadele ederken, kendime düşman olmamayı öğret. Beni olduğum gibi kabul edecek insanlar çıkar karşıma. Samimi dostlar, temiz niyetli kalpler, gözleriyle bile iyi gelenler olsun çevremde. Ve ben de kimsenin yükü olmayayım, kimseyi de yük etmeyeyim kendime. Kalbimde iyi şeyler biriktireyim… ...
Ey canım, Sükûnetle dinle şimdi kalbini… Yaralı düşlerin, kırık hayallerin içinde açan nazenin bir gonca gibi sabretmektesin. Her bir sancı, her bir hasret, seni seni yapan kıymetli taşlardır. Hepsiyle ağır ağır ördün varlığının o nadide kubbesini; her harcında Rabbimin hikmeti saklıdır. Unutma ki, asıl büyüklük sabırda, tevekkülde gizlidir. Ne çok defa yıkıldın, ne çok defa Rabbine yönelip dua ettin. Bu dünyanın çetinliği değil mi seni böyle kavi kılan? Ve işte o kavi duruşun içinde saklı o eşsiz teslimiyet… Kalbini keder değil, Allah’ın rahmetiyle sarmala. Çünkü en gerçek dost, sana merhamet eden Rabbin ve senin kendin olmandır. Gözyaşların, O’nun hikmetiyle anlam bulur; yorgunluğun, O’nun inayetinin müjdecisidir. Bugün, hiç kimseye anlatamadığın o sessiz çığlıklar arasında, kendi kendine bir ferman ver: “Kendi yolumda, Allah’ın izniyle yürümeye devam edeceğim. Düşsem de kalkacağım, yorulsam da O’na teslim olacağım. Çünkü ben, kendi kahrımdan doğan bir kahraman değilim; O’nun rahmeti...

Biraz İçsel...

İçimdeki o ağır hisse odaklanmaya çalışıyorum, ama sanki bir şeyler bana kaçmak için yalvarıyor. Hangi yönümü görsem, başka bir yönümde bir eksiklik var. Bir yere varamıyorum. Huzur, bir zamanlar kolayca bulduğum bir şeyken şimdi her köşe başında kayboluyor. Bu yorgunluk, aslında kendimle savaşımdan başka bir şey değil gibi. Belki de hayatımı çok fazla dışarıdan şekillendirmeye çalıştım; oysa içimdeki sesleri, gerçek isteklerimi duymaya cesaret edemedim. Şimdi, bir arada olmam gereken duygularım, düşüncelerim ve ben, her birimiz başka bir yerdeyiz. Ruhumun bu kadar boş ve karışık olması, bana kendi kimliğimi hatırlatmaya çalışan bir sinyal belki de. Ve ben, sadece durup bu yorgunluğu kabul etmek istiyorum. Kabullenmek, bütün bu karmaşayı, karanlık duyguları... Belki de yorgunluğumun tek ilacı, gerçekten dinlenmek, ruhumu yeniden inşa etmek ve kaybolan yönlerimi geri bulmak olacak. Ama bu yolculuk zor. Çünkü kim olduğumu, gerçekten kim olmak istediğimi hatırlamak, yıllardır kaybettiğim ...
Bazı insanlar susunca derinleşmiyor, sadece sinyal kaybı yaşıyor..

Tebrikler..Bir Yaş Daha Parladın✨

Ey cancağızım, sırdaşım, dert ortağım, Birlikte büyüdüğümüz, güldüğümüz, ağladığımız her an için sana minnettarım. Bugün senin dünyaya teşrîf eylediğin mübârek gündür. Zirâ senin varlığın, bu fânî âlemde benim için en kıymetli nîmetlerden biridir. Sen ki dostluğun lisânı olmuşsun, Bir tebessümünle gamı unutturur, bir kelâmınla ruhu huzûra erdirirsin. Vefân, sadâkatinle bir başka âlemdir; muhabbetin ise candan içeri, gönülden ötedir. Yüce gönüllüm,narin huylum.. Zamanın hoyrat ellerine rağmen nezâketinden bir zerre kaybetmeyen çocuksu yanım.. Bugün bir yaş daha parladın birlikte büyüyor olmanın güzelliğini kime nasıl anlatayım...Seni dost bildiğim için ziyâdesiyle mesrûrum. Bugün, senin hâtırınadır bu kelâmlar. Nice baharlar görsün ömrün, nice mevsimler çiçeklenerek adını ansın. Her yeni yaşın, sana hikmet getirsin, kalbini ferah kılsın, yoluna nûr döşesin. Dilerim ki Rabbim, sana gül yüzlü sabahlar sunsun, Geceler ise seni yıldızlarla sarıp, huzurla uyandırsın. Her düşün hakîkate erişs...
Konuşuyordum da… Gözlerimle, kalemimle, geceleri yastığıma anlattıklarımla. Her sustuğum an, bir başka şekilde ifade buluyordu. Sözler boğazımda düğümlendiğinde, düşüncelerim parmak uçlarımdan dökülüyordu kâğıtlara. Konuşmak, sadece sesle olmazdı zaten. Bazı cümleler vardı ki sessizliğin içinden daha gür yankılanırdı.

Biraz İçsel..

Gecenin bir yarısı,balkonda oturuyorum öyle.. Yağmur damlalarının melodik sesiyle birlikte, yüzümü okşayan rüzgar eşlik ediyor bana..Hissiz desem değilim ama hissetmek için de yorgun bir halet üzerimde sanki... Tahammülü olmayan bu çağa yeni bir insan daha mı kazandırıyorum yoksa..Mutsuz değilim,olmam için de bir sebep yok..Ama mutlu da hissetmiyorum, nedenini de hiç merak edecek mecalim yok.. Öyle olması gerekiyor diyip kendimi kendi haline bıraktım... Üzerinde düşündüğüm şeylerin vücuduma oldukça zarar verdiğinin farkındayım..Ve bu düşünceler benimle alakalı bile değil..Ve bunun en üzücü yanı ne biliyor musun..Umursadığın yerden umursanmıyor olmak.. Bazen sadece durmaya ihtiyacım var gibi hissediyorum.. Çünkü insan gerçekten bazen sadece durmalı. Şımarıklık ediyorum sanıyorlar,lakin en heves ettiğim yerden hevessizleştirildiğimi bilmiyorlar.. Bıraktım artık sansınlar....
Mazi, geçmişin yorgun değil, dingin halidir. Orada zaman daha yavaş akar; sesler daha naziktir, renkler daha pastel. Her şey biraz daha yumuşak, biraz daha içe dokunur bir tondadır. Belki de bu yüzden insan, kimi anlarda şimdiye sığamaz, geçmişe sığınmak ister. Çünkü orada, kalbin unutmamak için tuttuğu bir sıcaklık vardır. Bugünün telaşından kaçtığımda, o saklı bahçeye sığınıyorum ben. Sessizce, geçmişin zarif yollarında yürüyorum. 
"Bazen dünyaya sığamıyorsun.."
Bu dünya —âh bu aldanış menzili— cilâlı bir sûret pazarından başka nedir ki ? 

Ve Sonra Bir Teselli Gelir Kalbine.."Senin Rabb'in Unutkan Değildir.."🇵🇸🤲🏻

Çaresizliğim içinde boğuluyorum, Gazze… Ama biliyorum; bu dünya bitince başlayacak olan adalet, Rabbimin huzurunda, teselli gibi sarıyor içimi." Bazı acılar kelimelere sığmaz. İçimde taşıdığım bu sızı da öyle… Ne yazıya dökülür, ne anlatılınca hafifler. Sadece gece sessizliğinde, yastığa dökülen gözyaşlarıyla konuşur. Sessizdir ama çok şey söyler… Her gün yeniden kanıyorsun, Gazze. Her gün, insanlığın öldüğü bir coğrafyada sen, sabrın en ağır sınavını veriyorsun. Bombalar düşerken sen secdeye kapanıyorsun. Çocukların, dualarla sarılıyor annelerinin bedenine… Gözyaşları değil, sabır damlıyor gözlerinden. Ben buradan sadece bakabiliyorum. Ellerim boş, yüreğim dolu. Bazen utançla, bazen acizlikle kıvranıyorum. Ama en çok da Rabbime yöneliyorum. Çünkü biliyorum ki zalimlerin tanımadığı bir Kudret var. Görmedikleri bir Mahkeme, erteledikleri ama kaçamayacakları bir Hesap Günü var. İnsanlığın sustuğu yerde Allah susmaz. Zulmün sürdüğü yerde, adalet gecikse de terk etmez. Bu dünya adalet...
Keşke Allah'a sarılabilseydim..
Gecenin en sessiz anlarında, herkes uyurken ben sana anlatıyorum içimi. Sana açtığım ellerim, yalnızca senden medet umduğumun işaretidir. Çünkü bilirim ki, sen kulunu hiçbir zaman yarı yolda bırakmazsın.. Kalbim mülkündür.. Senin mülkün daima güvendedir bilirim...🌼

Şiirimsi..

Bir özlem hisseder yüreğim.. Kimi, neyi özlediğimi bilmem Belki bir vakt-i sâbıkı, Belki hiç yaşanmamış bir ânı, Belki de ruhumun hiç varamamış olduğu bir menzili…
Zira bir insan dinlemeye niyetli değilse, en doğru cümle bile onun içinde yankı bulmaz.
Bir tek Allah dinledi.. Bir tek Allah anladı.. Bir tek Allah...
Hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu... Ama ya hissettikleri.. Onlar saklanabilir miydi..?

🌓

Sen hangi diyarda, hangi mevsimin içinde gizlenirsin?  Üşür müsün? Gülüşün ne renktir?  Sessizliğin ne kadar sürer?  Öfkeni taşıyan rüzgar ne denli eser ?Merhametinde kaç nev çiçek açar Gülizarlar kokusunu hissettirir mi yüreğinde..?